Herkese merhaba,
Anne adayları, yeni anneler, deneyimli anneler;
Hepinizin merakla okuyacağını düşündüğüm yazımızın konusu “Annelik izni bitmek üzereyken işe dönmeye hazır hissediyor musunuz?”
Konumuz her zaman güncelliğini koruyan ve koruyacak bir gruba hitap ediyor “Anneler ve bebekleri”.
Dünyanın en zor mesleği anneliktir, denir ya; bu aslında anne olunca anlayacağınız bir durumdur. Çalışma hayatında; bekârlar ile evliler; evliler ve çocuklu olanlar; bekâr ve çocuklu olanlar arasında yaşanan güç savaşlarının, anlaşamama problemlerinin temelinde yatan gerçek: “çocuğunun ihtiyaçları ile araya sıkışmış annenin hayatla mücadelesi” dir çoğunlukla.
Çocuk sahibi bir kadının, partneri (eşi) olsun ya da olmasın, üstlenmesi gereken öyle çok sorumluluk vardır ki… Kendisinden beklentiler de cabası. Çocuk, kariyer ve aile üçgeninde gücünü koruması ve beklentileri karşılama gayretiyle, örnek bir kahraman olması beklenir. Hem kariyerine -tek sorumluluğuymuşçasına- devam etmek; hem de çocuğuna iyi bir anne, öğretmen, arkadaş, dost, hatta bakıcı vs. olmasını beklentisi, toplumca ve içselleşmiş annelik güdüleriyle yüklenmiş bir görevdir. Zaten fiziksel olarak da kadın annelik için programlanmamış mıdır? Daha annelik haberini ilk aldığı anda vücudu bu değişime hazırlanmaya başlar. Dile kolay, tam 9 ay 10 gün yani nerdeyse bir yıla yakın bir süre bebeğini kendinden daha fazla düşünmeye programlanmıştır.
Doğum sonrası da tek arzusu bebeğinin yaşam sıvısı, anne sütünü vermeye başlamaktır. Eminim o sırada son aklına gelecek şey, şirket karlılığı, yarım kalan projeler, üretim raporları vs. iş hayatındaki kaygılar olacaktır. Durum böyle olunca; hayatının merkezindeki en değerli varlığı “evladı” için kaygılı günler, anne sütüyle başlar ve her geçen gün yeni bir ihtiyaçla büyür. Bir çocuk için en temel ihtiyaç “anne”dir. Anne; çocuğuna her ihtiyacını tüm varlığıyla veren, en büyük güçtür. Sonrasında baba, kardeş, aile yakınları, sosyal çevre vs. gelir. Bebeğini büyüttüğü dönemde, her anne maksimum gücüyle, minimum zamanda, maksimum memnuniyet düzeyini yakalamaya çalışır. Özellikle doğum sonrası ilk 6 aylık dönem, çocuğuyla birebir temasıyla yaşadığı yoğun duygu ve gereksinimlerinin en yüksek olduğu zamanlardır.
Diğer taraftan; anne olmanın büyülü yanlarının keyfini çıkarmak isterseniz. Onun kokusu, her an değişen hal ve hareketleri, yanak kasları hareket ettiğinde size güldüğünü sanmalar, beraberken su gibi akan zamanı umursamazca daha da uzatmaya çalışmalar, hayatınızın merkezinde sizi kontrol eden o minicik eller…
Çalışan anne iseniz, büyüsüne kapıldığınız bebeğinizle ilgili tüm bu duygusal süreçlerinize, ufak sancılar da eşlik eder. Çünkü doğum sonrası zaman aleyhinize işlercesine, kum saatinin kum taneleri misali; kalbinize ve beyninize birer birer serpilecektir. Üstelik vücudunuz hormonsal değişimini yaşarken; vücudunuz eski haline dönmeye çalışırken; evinizi mis gibi bebek kokusu sarmışken; bebeğinizle sımsıcak bağı kurmuşken; yapılacaklar listesinde henüz istediklerinize sıra yeni yeni gelmeye başlamışken, içinizi tırmalayan bu duygu da nedir? “Acaba bir tek ben mi böyle endişeliyim, benim gibi düşünen birileri var mıdır, şimdi ne olacak, kimlerden destek alabilirim, çocuğumu nasıl birine emanet ederim?” gibi sorular döner de durur kafanızda. Bu ve benzeri sorular sıklıkla oluşmaya başladıysa, kendi kendinize yarattığınız kâbusunuz da başlamış demektir. Sanırım en kaygılı ve hüzünlü anlar bunlar olacaktır.
Bebekle geçen zamanın hareketliliği, bir anda size zamanın normalden hızlı geçtiği hissini verir. Her ne kadar hangi gündeyiz ya da ayın kaçı gibi sorulara bir solukta cevap veremez hale gelseniz de, çalıştığınız işyerinden aldığınız yasal izin süresi azalmaya başlamıştır. Günlerdir uykusuz, düzensiz, hatta bazı günler yemek yemeyi bile unutmuş olsanız da; o güçlü kadının içindeki, çocuğunu kimseye emanet edememe duygusu, endişelerini ve kurgularını beraberinde getirir. Üzülmeyin! Yalnız değilsiniz! Bunları birçok anne yaşamaktadır. Aslında böyle duygular yaşayan, ne kadar çok sayıda kişiyiz, tahmin bile edemezsiniz. Hatta bunu bir tercih noktasında değerlendiren öyle çok kadın var ki. Bu aşamaya gelen birçok kadının, iş hayatından feragat etme konusunda en az bir kez kararını gözden geçirdiği de bloglarda, web sitelerinde ve sosyal çevrenizde karşılaşacağınız bir olgudur.
Hadi şimdi konumuzla ilgili biraz araştırma yapalım mı? Günümüzde aktif kullanımı olan arama motorlarında, “doğum sonrası işten ayrılma; “doğum sonrası işten ayrılma halinde kıdem tazminatı hakkı var mı; annelere kıdem tazminatı hakkı var mı; çalışan kadınların hamilelik ve gebelik dönemi yasal hakları; doğum sonrası işten ayrılma halinde işsizlik tazminatı var mı” vb. başlıkta aramalar sıkça yapılmaktadır. Sosyal medya platformlarında da sevindirici gelişmeler görülmektedir. Annelerin birbirlerine içlerini döktükleri; ortak çözümler bulmaya çalıştıkları; birbirlerine destek olmak üzere tavsiyelerde bulunduğu, bakıcı/dadı gibi yardımcı personel temininde yaşadıkları tecrübelerini paylaşmaları ve örgütlenmeleri; yaşanan kabus ve endişe düzeylerini olumlu şekilde iyileştirmektedir. Hatta bu sosyal oluşumlar; girişimci kadınlara ışık tutmakta ve yepyeni başlangıçlara sebep olabilmektedir.
Şunu unutmamak gerekir ki; aktif iş hayatınızı sonlandırmak ya da ara vermek kararı öyle kolay alınabilecek bir karar değil ne yazık ki. Bu radikal kararı vermek; yıllarca emek vermiş olmak, kazancınızın yüksek ya da sabit(garantili gelirinizin olmasının büyük bir avantaj olduğunu da unutmamak gerekir.), maddi imkânlarınızın yetersizliği, ayaklarınız üzerinde durmanın verdiği tatmin, sosyal statünüz, kariyeriniz gibi birçok nedenle güçleşmektedir. Bunları okuyunca gözleri dolan deneyimli anneler ne demek istediğimi anlayacaktır. Hemen kendinizi endişe havuzuna atmayın! Burada durup derin bir nefes alıyoruz. Hiçbir şey zannettiğiniz kadar çözümsüz ve ağrılı değil. Yazımızda dedik ya “Anne bir kahramandır”. İşte o kahramanın sihirli güçlerini kullanmaya başlaması gereken zamanlar geliyor. Şimdiye kadar bildiğiniz, duyduğunuz, söylediğiniz “Çok zor kazandığım kariyerimi her şeyden çok önemserim ya da gerekirse hemen istifamı veririm ” gibi büyük sözleri bir yana bırakın.
Buraya kadar ortak duygularımızdan bahsettik. İzin süremizin doluyor ve artık evdeki günleri geride bırakma vakti yaklaşıyor. Gelin şimdi kararlarımızı gözden geçirelim. Öncelikle kararınız ne olursa olsun, en doğru kararı sizin vereceğinizi unutmayın. Bu süreçte size bazı önerilerim olacak:
- Öncelikle kararınızı belirleyin. Bu aşamada, kararı kendi başınıza vermek yerine; eşiniz, aile büyükleriniz ve benzer tecrübe yaşayanların öneri ve deneyimlerini mutlaka dikkate alın. Duyacaklarınız -duygusallığınız nedeniyle- hoşunuza gitmese de, mutlaka dinleyin.
- Duygusal yönünüzün, “bunun büyük bir ayrılık olduğu duygusu” yaşatmasına izin vermeyin.
- Çocuğunuzun ne karar alırsanız alın, sizi seveceğini ve her duruma yeni koşullara hızla adapte olacağını unutmayın.
- İzinli olduğunuz sürede her günün en az 1 saatini kendinize zaman ayırın. Çıkıp hava alın, spor yapın, bir kahve için vs. ama ne olursa olsun o süre size ait olsun. Çocuğunuzun da hava almaya ihtiyacı var tabi ki. Onun için de ayrı bir zaman ayırın. Unutmayın, en güzel hikâyeler, çocuğunu parklarda gezdiren annelerden duyduklarınızdır. Üstelik bu sayede sosyal yaşamdan da kopmamış olacaksınız.
- İzin süresince yakınlarınızın destek verme tekliflerini dikkate alın ve eşinizle beraber zaman geçirin. Birbirinizi ne kadar özlediğinizi fark edeceksiniz.
- İzin sürecinde iş arkadaşlarınıza da zaman ayırın, hem özlem giderir hem de iş hayatından uzak kalmamış olursunuz. Yeni gelişmelerden haberdar olmak adaptasyonunuzu olumlu etkiler.
- İş hayatınıza kaldığınız yerden devam edecekseniz aşağıdaki önerilerimi mutlaka okuyun;
- Yasal izin bitim tarihi öncesi, gardırobunuzu gözden geçirin. (Çocuğunuzun giysi, bez vs. ihtiyaç ve stok kontrollerini de yapın).
- Süt izni gibi yasal haklarınızı araştırın.
- Evinizin lokasyonu işyerinize ne mesafedeyse, eve ulaşımınız o derece etkileneceği gerçeğini göz ardı etmeyin. Bu nedenle şayet işyeriniz, eve uzaksa, taşınma ihtimalini de gözden geçirin. Unutmayın, en iyi iş, eve yakın olandır. Hele bir de bebek/çocuk sahibi iseniz, lokasyon daha da kıymetlidir.
- Bebeğe kimin bakacağını belirlemek en önemli konu olduğundan; izin bitim tarihinden en az 1 ay önce kimin bakımı üstleneceğinin belirlenmesi ve sizinle beraber zaman geçirmesinin sağlanması büyük önem taşır. Ancak bu kararı almak, sonuçlarına katlanmak gerekecek birçok pürüzü de peşinden getirebilmektedir. Doğru kişiyi bulmak için çevrenizin deneyimlerinden faydalanarak, profesyonel yardım almak en doğru tercih olacaktır. Aksi takdirde; her gelen adaya kendinizi/beklentilerinizi anlatmaya çalışmalar ve birçok kez yeniden yanılmalar…
- Bebeğe aileden bir yakınınız bakacak ya da bakıcıya refakat edecekse; kendi kurallarınızı çok net ve açık dille belirtmeniz gerekecektir. Çünkü yakınlarınız güven açısından içinizi rahatlatacaksa da maalesef kurallarınız delinmeye açık olacaktır.
- Bebeğinizle ilgili acil durum listesi oluşturun. Sizin ve eşinizin iletişim bilgileri(hatta sizlerin dışında ulaşılabilecek yakınlarınızın bilgileri), evinizin açık adresi, aşı takvimi, bebeğin doktorunun bilgileri, en yakın taksi durağının telefonu, acil durumda gidilecek en yakın hastane bilgisi, eve servis yapan marketin telefonu gibi basit ama gerekli bilgileri mutlaka hazır bulundurun.
- Aradığınız bakıcıyı bulduysanız,
- sağlık kontrolünden geçirtmeyi unutmayın. İlkyardım eğitimi aldırmanız da çok faydalı olacaktır.
- Kalacağı yeri mutlaka ayarlayın. Yatılı olacak ise; izinlerde gittiği evin adresi ve ulaşamamanız halinde, yakın arkadaşının telefonunu mutlaka isteyin.
- Evde olduğunuz sürelerde iyi bir gözlemci olun.
- Baskıcı değil, kuralcı olun. Çocuğunuza yakınıymışçasına sevgi dolu ama sizin çocuğunuz olduğunu unutmayacak kadar mesafeli ve korumalı olması gerektiğini hissettirin.
Aranan temel şey aslında o kadar basittir ki: “Bebeğin/çocuğun gülüşünü devam ettirmek” .
Anneyle iletişimini güçlü tutan, taleplerini yerine getiren her bakıcı/dadı/abla; bu işteki başarıyı yakalamaya en yakın kişidir. Böylelikle anne de, bebek de, hatta bakıcı da mutluluğu yakalayacaktır.
- İşten ayrılma kararına daha yakınsanız aşağıdaki önerilerimi mutlaka okuyun;
- Öncelikle eşinizle konuşun. Çünkü çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak yüksek önem taşısa da, maddi ihtiyaçlarının da ona sunacağınız şartlar açısından büyük önemi olacağını unutmayın.
- İzinli olduğunuz süreçte, hobilerinizi/el iş becerilerini geliştirmek için, kurslara etkinliklere katılın. Belki bebek büyürken bu yeni alanlarınızı, yeni iş fırsatlarına çevirir, home-office ya da freelance yani zamanı ve mekânı kendiniz yönetebileceğiniz iş alanları yaratabilirsiniz.
- Girişimci olma niyetiniz var ise; sosyal ağlardan girişimci sitelerini inceleyin. Özellikle kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak, güzel fırsatlar sunulduğunu göreceksiniz. Bunun için girişimcilik kursuna katılıp, teşvik imkânlarından da faydalanabilirsiniz.
Sonuç olarak; buraya kadar yaşanan süreçlerden bahsedip, önerilerde bulundum. “Aramıza hoş geldin anne!” sen çok kıymetlisin, dünyanın en güzel varlığını/mucizesini getirdin. Bundan sonra her şey senin kontrolünde. Keyfini çıkar ☺
GÜL ÜNVER